Değerli okuyucularım Türkiye ekonomisi, günü kurtarmaya yönelik kararlarla derinleşen bir çıkmazın içinde. Merkez Bankası’nın son faiz indirimi, bu stratejinin en güncel örneği.
Ancak, bu karar ne ekonomik verilerle ne de rasyonel bir programla açıklanabilir.
Ortada bir politika değil, siyasi baskıyla alınmış bir karar var.
Merkez Bankası, daha birkaç ay önce kendi ifade ettiği hedeflerle çelişerek faizi indirdi.
Buna rağmen, başarısızlık açıkça ortadayken, bunu “başarı” diye pazarlayıp bir faiz indirimi daha yapmak akıl almaz bir tercih.
Yanlış anlaşılmasın: Faiz indirimi yapılmasaydı enflasyon düşecek, ekonomi hızla toparlanacaktı demiyorum.
Türkiye ekonomisi ağır hasta ve bu hastalığın tedavisi, tek başına faiz politikalarıyla mümkün değil.
Faiz indirimi gibi tek taraflı müdahaleler, hastayı iyileştirmek bir yana, beklenmedik komplikasyonlara yol açabilir.
Bu zihniyet değişmedikçe, alınan kararların sonucu değişmeyecek.
Bakınız her geçen gün milyonları daha da fakirleştiriyor. Ayda 22 bin 104 lirayla geçinmeye çalışacak asgari ücretli haneler, yaşama mücadelesi veren emekliler, barınacak yer bulamayan üniversite öğrencileri ve işsizlikle boğuşan gençler… Bu kesimlerin sabrı tükenmiş durumda.
Yani sorun sadece ekonomik değil, sosyal bir krizle karşı karşıyayız.
Çözüm ise günü kurtarma çabalarını bırakıp uzun vadeli, kapsayıcı ve cesur politikaları hayata geçirebilecek bir iradede saklı.
Peki doğru reçete nedir?
Enflasyonla Mücadelede Tutarlılık
Bağımsız Merkez Bankası
Üretim ve İstihdam Odaklı Politika
Gelir Dağılımında Adalet
Hukuk ve Güven Ortamı
Sonuç olarak, doğru reçete kapsamlı bir ekonomik dönüşüm ve siyasi irade gerektirir.
Faiz, sadece bu reçetenin bir parçasıdır; doğru ve uyumlu bir çerçevede kullanılmadığında, ekonomiyi iyileştirmek yerine daha fazla yara açabilir.
YORUMLAR