İzmir Ticaret Odasının (İZTO) 2024 yılı son olağan meclis toplantısı yapıldı. İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, 2023’te Türkiye ekonomisi yüzde 5,1 büyürken, İzmir’in sadece yüzde 0,9 büyüdüğünü belirterek, daralmanın sanayi, tarım ve inşaattan kaynaklandığını ifade etti.
İzmir Ticaret Odası, 2024 yılının son meclis toplantısı olan Aralık ayı olağan meclis toplantısı Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresinde, Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve meclis üyelerinin katılımıyla İzmir Ekonomi Üniversitesinde düzenlendi. Türkiye ekonomisine ilişkin açıklamalarda bulunan Özgener, İzmir’in ekonomik büyüme olarak Türkiye’nin gerisinde kaldığına dikkat çekti. İzmir’in 2023 yılında Türkiye ortalamasının altında kalmasının başta gelen sebeplerinin sanayi, tarım ve inşaat sektörlerinde yaşadığı daralma dan kaynaklandığını belirten Özgener, “2023 yılı özelinde çevre illerin sanayi alanındaki büyümeleri göz önüne alındığında, İzmir’in hizmetler sektörü alanındaki yatırımlarını ve kapasitesini artırmasının ve verimliliği artırıcı her türlü teknolojik ve beşeri sermaye yatırımdan faydalanmasının ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor” dedi.
“İzmir Türkiye’nin gerisinde kaldı”
İzmir’in ekonomik büyüme olarak Türkiye ortalamasının çok gerisinde kaldığını kaydeden Özgener, “Türkiye İstatistik Kurumu’nun 12 Aralık’ta açıkladığı İl Bazında Gayrisafi Yurt İçi Hasıla, 2023 verileri. Buna göre, 2023 yılında yüzde 5,1 büyüyen ve 1 trilyon 130 milyar dolar olan Türkiye ekonomisinden İstanbul toplam Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’dan yüzde 30 pay alarak 363 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklüğe işaret etti. Kişi başı geliri ise 21 bin 741 dolar. Aynı dönemde, İzmir’in ekonomik büyüklüğü 66 milyar dolar; kişi başı geliri ise 15 bin 369 dolar oldu. Türkiye ekonomisi 2023 yılında yüzde 5,1 büyümesine rağmen, İzmir ekonomisinin büyümesinin ise yüzde 0.9 ile sınırlı kaldığını görüyoruz. Ayrıca kentimizin son dört yıllık büyümesinin, Türkiye ortalamasının altında kalması da dikkat çekiyor” diye konuştu.
“Sanayi, tarım ve inşaat sektörü daraldı”
İzmir’in 2023 yılında Türkiye ortalamasının altında kalmasının başta gelen sebeplerinin sanayi, tarım ve inşaat sektörlerinde yaşadığı daralmadan kaynaklandığını söyleyen Özgener, “Sanayi sektörünün ülke genelinde yüzde 1.7 büyümesine rağmen kentimizde yüzde 3.6 daralmış olması. Benzer bir şekilde tarım ve inşaat sektörleri de ülkemiz genelinde büyümelerine rağmen 2023 yılında İzmir’de daralıyorlar. Kentimizin büyümesi yüzde 2.3 ile hizmet sektörü kaynaklı; fakat bu, diğer sektörlerdeki daralmayı bertaraf etmeye yeterli bir büyüme değil. 2023 yılı özelinde çevre illerin sanayi alanındaki büyümeleri göz önüne alındığında, İzmir’in hizmetler sektörü alanındaki yatırımlarını ve kapasitesini artırmasının ve verimliliği artırıcı her türlü teknolojik ve beşeri sermaye yatırımdan faydalanmasının ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor” diye vurguladı.
“2025’de resesyon görülmeyecek”
2025 yılı için genel beklentinin, resesyonun görülmediği, yani yumuşak iniş senaryosunun gerçekleştiği bir ekonomik durumun ortaya çıkmasının yüksek olduğunu belirten Özgener, “Ülke ekonomilerinin pandemi öncesindeki döneme geri dönebilecek güçte toparlanması şu aşamada mümkün görünmüyor. Benzer bir şekilde de, enflasyonun pandemi öncesi döneme kıyasla düşük de olmayacağı tahmin ediliyor. Bu kapsamda, faiz oranlarının 2025 yılında düşmeye devam edeceği, ancak 2010’lu yıllara göre bu düşüşün sınırlı olacağı düşünülüyor” dedi.
2025 yılında Türkiye’nin yüzde 3’lük büyümesinin ağırlıklı olarak fiziksel sermaye artırımından geleceği tahmin edildiğini söyleyen Özgener, “Uluslararası finans kurumlarının ülkelerin borç yükü ve maliye politikaları ile ilgili ise fikir ayrılıkları bulunmakta. Bazı yatırım bankaları yüksek borçluluk oranlarının ülkelerin bütçe harcamaları üzerine baskı kurabileceğini düşünürken, bazı kurumlar ise 2010’lardaki parasal genişleme sürecinin, maliye genişleme süreci ile yer değiştireceğini düşünüyor. Ülkelerin özellikle yeşil dönüşüm için yapmaları gereken enerji ve altyapı yatırımları nedeniyle, büyümenin kamu yatırımlarından destek alacağı bir 10 yıla girildiği öngörülüyor. Avrupa Birliği’nin bu konuya öncelik vermesinin, Türkiye açısından bir fırsat olduğunu analiz ediyoruz. Söz konusu 10 yıllık süreçte faizler eskisi kadar düşük olmayacaksa da, yatırımların bir şekilde devam edeceği öngörülüyor. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde maliye politikalarında daraltıcı tercihlerin beklenmediğini söyleyebiliriz” diye konuştu.
“Aylık veriler istenilen seviyede değil”
Türkiye’de enflasyonun düşürme konusunda diğer ülkeler kadar hızlı sonuç alamadığını ancak ekonomik programın da etkisiyle makroekonomik dengelerin bozulduğu 2022-2023 döneminden 2024’e gelindiğinde birçok ekonomik kazanımların elde edildiğini dile getiren Özgener, “Merkez Bankası rezervlerinin artması, Kur Korumalı Mevduat’ın azalması, Türk Lirası varlıklara olan ilginin artması ve cari açığın iyi bir seviyeye gelmesi, ekonomik anlamda umut verici gelişmeler. Öte yandan, enflasyonun azalmaya başladığını ama dezenflasyon sürecinin yeterince etkili olmadığını görüyoruz. 2025’in ana konusu yine enflasyonla mücadelenin devamı ve enflasyonla mücadeleyi belirli bir seviyeye getirmek. Buna bağlı olarak da faizlerin ne zaman ve ne hızla düşeceğini de tartışacağız. Enflasyonla mücadelemiz devam ediyor ve trend olarak bazı alt kalemlerde olumlu gelişmeler olduğunu görüyoruz; ancak aylık veriler hala istenilen seviyelerden yüksek. Dezenflasyon sürecinde, Merkez Bankası politika faiz oranı ve para politikası kararları ile birlikte maliye politikalarının eş güdüm içerisinde belirlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Merkez Bankası Aralık ayında politika faiz oranını indirse bile, beklentiler ve gerçekleşen rakamlarla birlikte piyasaları yönlendirebileceğine inanıyoruz” diye belirtti.
Özgener’den asgarı ücret yorumu
Açıklanan asgari ücretin 2024 sene sonu enflasyonunun, gelecek yıl Merkez Bankası’nın beklediği yüzde 21 enflasyonun ortalaması alınarak hesaplandığını ifade eden Özgener, “2025 asgari ücret artış hızı, geçmiş enflasyona endeksli değil; ama tamamen de beklenen enflasyona endeksli değil. Bu aşamadan sonra, diğer fiyatlandırma ve ücretlendirme kararlarının nasıl alınacağı kritik önem taşıyor. Özel sektördeki ücretlendirmelerin ve hizmet sektöründe fiyatlandırmaların asgari ücret artışının üstüne çıkmaması gerekiyor. 2025 yılı asgari ücretinin doğrudan ve dolaylı etkilerinin yanı sıra, beklentiler üzerindeki etkisi de olacak. Bütün bu gelişmeler, enflasyonun 2025’te yüzde 30’un altına gerilemesini ve faizlerin düşüş hızını belirleyecek” şeklinde konuştu.