Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, Tokat’taki fay hareketinin Türkiye’nin en büyük fay hattı olan Kuzey Anadolu Fayı’na doğrudan stres aktarımı yaptığını belirterek, “Ama bu demek değildir ki 5.7’lik bir deprem Kuzey Anadolu Fayı üzerinde bir deprem oluşturacak. Orada bir deprem oluşturabilmesi için Kuzey Anadolu Fayı’nın hareket edebilecek bir deprem enerjisini biriktirmiş olması gerekir. Dolayısıyla şu anda korkulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yani Kuzey Anadolu fayının hareketleneceğini de düşünmüyorum” dedi.
18 Nisan tarihinde merkez üssü Tokat’ın Sulusaray ilçesinde 5.6 büyüklüğünde deprem kaydedildi. Deprem yerin 5,9 kilometre derinliğinde meydana gelirken, sarsıntı, çevre illerde de hissedildi. Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nin sahil kesimlerinde hissedilen depremle ilgili Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, açıklamalarda bulundu. Doğu Karadeniz sahili yerleşkesinin kumsal alan üzerinde olduğunu dile getiren Bektaş, yaşanılan en büyük sorunun deprem yönetmenliğini ve deprem tehlikesi haritalarını tamamıyla uygulamamak olduğunu söyledi. Tokat depreminin beklenilen bir deprem olmadığını kaydeden Bektaş, “Beklenen deprem değildi ama Türkiye’de her an, her yerde bir deprem olabilir. O açıdan beklenen bir deprem diyebiliriz. Ama yer ve zaman açısından beklenen bir deprem değildi. 5.7’lik bir deprem bugün uluslararası standartlarda orta deprem sayılmasına rağmen tehlikeli değildir. Ancak bizim Türkiye’deki yapı stokçularının dikkate alırsak tehlikenin başladığı bir seviyedir. Özellikle eğer bu deprem 6 büyüklükte olsaydı çok daha fazla tahribat yapabilirdi. Ancak burada ilginç olan şu 5.7 büyüklüğündeki bir deprem tüm Doğu Karadeniz sahilinde hissedildi. Bu bize ne anlatıyor? Ne gösteriyor? Bu şu anlama geliyor; deprem enerjisinden ne kadar uzakta olursan elbette ki deprem enerjisi o kadar sömürlenir. Etkisi azalır. Ama bu tam doğru değil. Eğer fayın kırılması size doğruyorsa o zaman uzaktaki deprem enerjisi çok daha fazla olabiliyor. Buna bir yönelme diyoruz. Şimdi Kuzey Doğu istikametinde kırılma olduğu için direkt Doğu Karadeniz’e doğru olduğu için deprem enerjilerinin etkinliği o bakımdan daha fazla oldu. Peki bunun bir başka anlamı ne? Bir ilin depremden etkilenmesi için illa ki o ilden bir fay geçmiş olması gerekmiyor. Yani o ilin illaki bir fay üzerinde bulunması gerekmiyor” şeklinde konuştu.
“Trabzon bir ateş çemberi gibi 3 tane aktif deprem üreten fayın ortasındadır”
Dünyanın 7 şiddetindeki bir depremden korkmadığını vurgulayan Bektaş, “Trabzon bir ateş çemberi gibi 3 tane aktif deprem üreten fayın ortasındadır. Kuzeyimizde Karadeniz fayı var. Türkiye petrolleri Rize’den itibaren Rize, Trabzon, Ordu fayları diye faylar isimlendirildi ki bu faylar doğrudan ile uzanıyor. Yani orada olabilecek olan bir kırılmanın deprem önerisi doğrudan sahildeki illeri vuracak. Nitekim bu yaşandı. 2012’de 5.6’lık bir deprem yaşadık Batum açıklarında Trabzon fayı üzerinde. Trabzon bir haftaya yakın sallandı. Demek oluyor ki sadece deprem kaynağından uzakta olmak her şey bitti demek değildir. Bakın biz Trabzonlu olarak biz 3 büyük depremi de şaşadık. Elazığ, Maraş ve biz yine en son 5.7’lik Tokat’taki depremi yine hissettik. Neden? Demin dediğim gibi kırılma doğrultusu direkt size doğru geliyorsa deprem enerjisi o denli artı olur. Şimdi aynı zamanda depremin etkinliği sadece depremin yaydığı enerjiyle değil, zemin de önemli. Bugün şu anda bulunduğumuz zemin bir kumsal alan. Doğu Karadeniz sahili zaten yerleşkesi zaten kumsal alan üzerindedir. Dolayısıyla bu alan ne yapıyor? Depremin şiddetini büyütüyor. Buna da büyütme faktörü var. Bir diğer çekincemiz de bizim Trabzon, Rize, Ordu olarak topoğrafyamız. Yani bugün yerleşme alanları ya sahilde kumun üzerinde deprem büyütmesine maruz kalıyor. Ya da yamaçlarda denize bakan yamaçlardaki buralar heyelanlı bölgeler ve çok katlı binalar var. Burada da bir heyelan riski var. Netice olarak depre tehlikesi sadece aktif faydan kaynaklanmıyor. Bulunduğunuz zemin ve üzerinde oturulan şehrin coğrafi konumu, yani heyelanlı olması gibi bunlarda son derece etkili. Bu bakımdan yeni yapılan haritada deprem tehlikesi haritasında bütün bu riskler alınmıştır. Bizim yaşadığımız en büyük sorun deprem yönetmenliğini, deprem tehlikesi haritalarını tamamıyla uygulamamak veya uygulamamaktan kastım şu. Yönetmenliğimiz çok güzel. Kanunlarımız iyi ama sorun bunların uygulanmasında. Umarım kısa zaman içerisinde yapı stokları daha da iyi hale gelir. İnsanlar zaten deprem konusunda bilgilendirildi ama bu yönetmenlikleri daha titiz bir şekilde uygularsak depremden korkulacak bir durum söz konusu olmaz. En azından 5 ve 6’lık depremlerden korkmama durumuna gelinmemiz lazım. Bugün dünya 7’lık bir depremden hiçbir şekilde korkmuyor. Çünkü binalar ona göre yapılmış. Ancak maalesef bizim standartlarımızda 5.7 ve 6 civarındaki bir deprem özellikle Doğu Anadolu’da ve İç Anadolu’da tehlike oluşturabiliyor” diye konuştu.
“Kuzey Anadolu fayının hareketleneceğini de düşünmüyorum”
Korkulacak bir şey olduğunu düşünmediğini belirten Bektaş, “Tokat depremi ve 5.7’lik fay hareketi doğrudan Kuzey Anadolu Fayı’na yani Türkiye’nin en büyük fayına stres aktarımı yaptı ama bu demek değildir ki 5.7’lik bir deprem Kuzey Anadolu Fayı üzerinde bir deprem oluşturacak. Orada bir deprem oluşturabilmesi için Kuzey Anadolu Fayı’nın hareket edebilecek bir deprem enerjisini biriktirmiş olması gerekir. 1942 yılında o fay hareket etti ve enerjinin büyük kısmını boşalttığını düşünüyoruz. 7 büyüklükteki depremde enerjisini önemli bir şekilde boşalttığını düşünüyoruz. Dolayısıyla burada bir tetikleme söz konusu olamaz. Tetikleme olabilmesi için muhakkak suretle o fayın bir kırılma eşiğine gelmesi, kayma eşiğine gelmesi gerekir ki küçük bir depremin yaptığı stres transferi de onu tetikleyebilsin. Dolayısıyla şu anda korkulacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Yani Kuzey Anadolu fayının hareketleneceğini de düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.