Acıbadem Eskişehir Hastanesi’nde görev yapan Uzm. Psk. Ege Canyurt, okulların açılmasının çocukların psikolojisi üzerindeki etkisinden bahsederek, “Okulların açılması genel anlamda bir belirsizlik durumudur. Bu büyük belirsizlik durumu hem okul çağındaki çocukları ve onlardan ötürü ebeveynleri etkisi altına alacaktır. Bu yeni belirsizlik ebeveynler için daha çok stres ve heyecan faktörü içerirken, öğrenciler için yeni bir macera, heyecan ve kaygı içerecektir” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki milyonlarca öğrenci ve öğretmen 3 aylık yaz tatilinin ardından bugün tekrardan okullara döndü. İlk ders zilinin çalmasıyla hem çocuklar hem de veliler büyük heyecan yaşarken, Uzm. Psk. Ege Canyurt, okulların açılmasının çocukların psikolojisi üzerindeki etkilerinden bahsetti. İnsanların geçmişten bugüne kadar belirsizliklerden hep korktuklarına değinerek sözlerine bağlayan Canyurt, “Örneğin karanlık, ölüm gibi konseptler insan hayatında geçmişten günümüze kadar hep var olan belirsizliklerdir. Fakat hala modern dünyada belirsizlikler gündemdedir ve yaşımız kaç olursa olsun belirsizlik bizler için hala korkutucudur. Okulların açılması genel anlamda bir belirsizlik durumudur. Bu büyük belirsizlik durumu hem okul çağındaki çocukları ve onlardan ötürü ebeveynleri etkisi altına alacaktır. Bu yeni belirsizlik ebeveynler için daha çok stres ve heyecan faktörü içerirken, öğrenciler için yeni bir macera, heyecan ve kaygı içerecektir” şeklinde konuştu.
“Zorunlulukları öğrenmeye çalışmak başka öğrencilerde kaygıya sebep olabilir”
Belirsizliğin öğrencilerde kaygıya sebep olabildiğini söyleyen Canyurt, “Öncelikli olarak etkilerinden bahsetmeye başlayacaksak eğer her çocuğun bu tip durumlara farklı tepki verdiğinin altını çizmemiz gerekecek. Bunun sebebi hayatla nasıl baş etmeyi hepimizin farklı bir şekilde öğrenmesi ve buna göre tepkiler vermesidir. Bir diğer sebebi ise hepimizin eşsiz bir mizaca sahip olmasıdır. Bu 2 durum bizi diğerlerinden farklı kılarak eşsiz yapar. Bu farklılık ise hepimizin olaylara farklı tepki vermesini sağlayacaktır. Bazı öğrenciler için okul yeni bir keşif alanı oluşturur. Yeni bir yer, yeni bir sınıf, yeni öğrenilecek bilgiler vardır ve bu pozitif durumlar içinde anda kalabilirler. Diğer bir yandan belirsizliğin verdiği yeni bir ortamı tanımlamak ya da zorunlulukları öğrenmeye çalışmak başka öğrencilerde kaygıya sebep olabilir” ifadelerini kullandı.
“Bu ani geçişte adaptasyon sorunları meydana gelebilir”
Diğer değinilecek konunun ise uzun süren konfor alanını terk etmek olduğunu belirten Uzm. Psk. Ege Canyurt, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Öğrenciler uzun bir yaz tatilinden çıkacaklardır ve bu yaz tatilinde herhangi ağır bir sorumluluk, baskı ya da belirsizlik yok. Bu durum çocuklar için bir konfor alanı. Çünkü onlar için belirsiz ya da tehlikeli bir stres kaynağı mevcut değildir. Bu konfor alanın yeni bir yaşam düzenine geçmek onları zorlayacaktır. Çünkü yeni konsepte sorumluluklar ve belirsizliklerle beraber gelen stres kaynağı mevcut olacaktır. Bu ani geçişte adaptasyon sorunları meydana gelebilir. Çünkü her değişim bizler için biraz acı demektir. Önemli olan konulardan bir tanesi de sosyalliktir. Okul ortamı sosyalliğin çok fazla ön plana çıktığı bir alandır. Çünkü büyük bir alanda kendi akranlarının olduğu birçok kişi olacaktır. Bunun dışında otorite figürünü temsil eden öğretmenler ve idari kadro olacaktır. Bu konseptlerle olan ilişkiler çocuklarda geçmiş deneyimlerinden kaynaklı stres oluşturabilmektedir. Bunun yanı sıra sağlıklı bir sosyalleşme becerisi kazanmış bir çocuk genel anlamlar bu yeni bağ kurmalarda çok az zorlanacaktır. Bunların yanı sıra öğrencilerin bir kişi ile bağ kurması ve iletişim becerileri gibi sosyalleşme becerilerini geliştirebilmesi adına okul harika bir fırsattır.”
“Çocuklar yeni belirsizlikle baş ederken güven duygusunu besleyebilecek konsept onlar için ailedir”
Son olarak aile faktöründe de bahseden Canyurt, sözlerinin devamında, “Bu yeni düzende ailenin konumu çocuk için çok önemli bir durum. Çünkü çocuklar yeni belirsizlikle baş ederken güven duygusunu besleyebilecek konsept onlar için ailedir. Çocuğun yeni bir ortamla baş etmesi, zorunlukların üstesinden gelmesi gibi durumlarda ailenin tepkisi ve desteği çok önemli bir rol oynar. Aynı zamanda akademik anlamdaki ailenin tutumu ve bunu çocuklara nasıl yansıttığı da önemlidir. Çünkü aile çocuğun üzerindeki duygusal anlamda yükü alıp onu hafifletebilir aynı zamanda ona duygusal anlamda yükte yükleyebilir. Bu tamamen ailenin yapısıyla alakalı bir durumdur. Bütün bu güçlü etki eden faktörleri özetleyecek olursak eğer; çocukların okula uyumunda mizacı, geçmiş deneyimleri, aile faktörü, sosyal yapı çok önemli bir rol oynayacaktır. Bu süreci genel anlamda bir gelişim evresi olarak görmek gerekir. Okuldan sadece ders anlamında değil genel olarak çocukların neler öğrenmesi gerektiğini tespit etmek, bunu öğrenmesinde aile ve öğretmenler olarak onlara destek sağlamak gerekir. Çünkü okulda öğrendikleri bu genel hayat deneyimini yaşantılarının ileriki yıllarında da kullanacaklardır. Bu yüzden en sağlıklı olanı onlara öğretmek bu durumdan kimler sorumluysa onların görevidir” dedi.